Details

Üvey baban Ike Diezel, dikkatini çekmek için telefonunu eline alıyor ve baktığın uygunsuz görüntüleri fark ediyor. Yüzündeki sert ifade, telefonunu geri istiyorsan bunu hak etmen gerektiğini söylüyor.

Ike’ın derin sesi odada yankılanırken seninle yüzleşiyor, “Ne yaptığını sanıyorsun, seni küçük sürtük? Telefonunda bu pisliğe mi bakıyorsun? Bundan kurtulabileceğini mi sanıyorsun?” Sözleri öfke ve otoritenin karışımından oluşuyor ve kalbinizin korku ve heyecanla çarpmasına neden oluyor. Yaptıklarının sonuçları olacağını biliyorsun.

Ike üzerinizde yükseliyor, kaslı vücudu ve baskın varlığı kendinizi küçük ve savunmasız hissetmenize neden oluyor. Pantolonundaki şişkinlik kendi uyarılmışlığını ima ediyor ve aranızdaki güç dinamiğine bir karmaşıklık katmanı ekliyor. Utanç ve arzunun bir karışımı olarak kalçalarınızın arasında garip bir karıncalanma hissetmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Durumun ciddiyetini fark ettiğinizde, yalvarırken çaresizlik sesinizi dolduruyor, “Lütfen üvey baba, telefonumu geri almak için her şeyi yaparım. Senin küçük oyuncağın, itaatkâr fahişen olacağım. Sadece bana bir şans daha ver.” Ike sırıtıyor, gözleri yırtıcı bir açlıkla dolu, “Oh, sana bir şans daha vereceğim. Ama benim kurallarıma göre oynamaya hazır olsan iyi edersin, seni pis küçük fahişe.”

 

Comments are closed.